Tuesday 10 February 2015

Bu koku da ne böyle !

Çok yoğun koku alan ve koku duygusu çok gelişmiş biri olaraktan kokulara karşı her zaman bir zaafım oldu. Bu kadar iç içe olunca da bu konu hakkında yazmadan olmaz J
Her duyduğum koku beni farlı bir yolculuğa çıkarır; bazen çocukluğuma bazen okul yıllarıma bazen duygularımı en doruk noktalarda yaşadığın anlara vs.
Biz insanlar duygularla öğrenen yaratıklarız. Hani derler ya “bir kişinin söylediklerini unutabiliriz ama hissettirdiklerini asla unutmayız”. Çünkü bizler, hislerle öğreniriz ve bilinçaltımızda yatan herşey hissettiklerimizle alakalıdır. Koku da hislerimizi canlanıran en önemli etkendir.
Güzel bir koku ruhumuzda adeta doping etkisi yaratır. Kakaonun kokusu bizi bir saniyede bizi çocukluğumuza götürür ve içimizde güven duygusu uyandırır. Yaşadığımız ilk aşkın kokusu hafifçe burnumuza çalındığında, kalbimiz tıpkı o zaman ki gibi hızlı bir şekilde çarpmaya başlar.
Koku alma yeteneği anne karnında oluşmaya başlıyor. Bilim adamları, bebeklerin koku alma yeteneklerinin, hamileliğin 28. haftasında oluştuğunu ve göbek bağının üzerinde annenin tercih ettiği kokuları paylaşabildiklerini söylüyor. Bebek dünyaya geldikten sonra ise, bu, neredeyse hayati önem taşıyan bir yeteneğe dönüşüyor. “Kokuların Psikolojisi” adlı kitabında Hollandalı yazar Piet Vroon bu durumu şöyle açıklıyor: “Varoluşumuz güneş ışığını görmekle değil, amniyo sıvısında bulunan hayat kokusunu almamızla başlıyor.”
Büyüdükçe başka kokulara karşı sevgi ve zaaf geliştiriyoruz. Profesör Hans Hatt: “Belli kokuları beğenmemiz, genetik yapımızla alakalı değildir. Bu tercih büyüdükçe oluşur ve sonradan kendini gösterir.” diyor. Beynin bu seçimdeki rolü çok büyük. Kokular ve duygular arasında hızlı bir şekilde bağlantı kuruyor. Görme ve duymada, beynin rasyonel kısmı yaşananı değerlendirirken, kokular  ara kademeler olmadan doğruca duygularımızın yöneltildiği bölüme ulaşıyor. Her koku molekülü, insan nefes alırken, burun mukozasına değip elektriksel bir sinyale dönüşüyor ve hızlı bir şekilde sinirlerin üzerinden beyine gidiyor. Beyinin o kısmında limbik sistemimiz var. Limbik sistem, duygularımızın yönetildiği merkez veya uzmanların deyimiyle “kafamızdaki lunapark”. Profesör Hatt, “Yaşadığınız her pozitif ya da negatif tecrübe, belli bir koku ile bağlandığında, bu anı genelde hayatımız boyunca aklımızda kalır ve beynimizden çok zor silinir” diye belirtiyor. İnsanlar, neredeyse 400 bin farklı koku notasını ayırt edebiliyor. Bu özelliğimizi, 350 farklı kategoriden oluşan, toplam 30 milyon koku hücrelerimize borçluyuz. Bu hücreler, beynimizde 350 harfi olan bir koku alfabesi oluşturuyor. Bir çoğumuzun bu alfabeyle etiketlediği hissi var aslında. Kendimden örnek vereyim, ızgara kokusu beni sinirlendirirdi eskiden. Çünkü bana çağrıştırdığı bir hikaye vardı bilinçaltımda. Eskiden bunu bilmiyordum, sebepsiz yere sinirlenirdim ızgara kokusu gelince. Yaşam koçu olma yolunda aldığım NLP dersleri sayesinde bunu keşfettim ve onun yerine farklı bir duygu koydum. Artık ızgara kokusunu seviyorum J
Tüm bunları göz önünde bulundurursak şunu söyleyebiliriz, parfüm seçerken  de sadece burnumuzu kullanmıyoruz. Renklerin, şişelerin ve hatıraların da bu seçimde payı büyük.
Koku üzerinde uzmanlaşan psikologlara göre koku tercihleri ve kişilikler arasında bir bağlantı var. Tercih ettiğimiz koku aslında kim olmak istediğimiz, gerçekten kim olduğumuzdan daha önemli bir faktör oluyor. Bilinçaltımız tarafından yönlendiriliyoruz ve seçtiğimiz koku bizi ideal kişiliğe yaklaştırıyor. Göze çarpan bir gerçek de bu isteklerin ne kadar sabit ve güçlü olduğu. Aslında aradığımız duygunun güven, çekicilik ya da başarı olması önemli değil. Çoğunlukla özgürlük ve bağımsızlık duygusu peşinde koşuyoruz. Bu özlemi ön plana çıkaranlar daha çok taze, limonlu ya da denizi hatırlatan kokuları tercih ediyor.
Limon ve deniz notalarından oluşan kokuları seçen kişi, özgürlüğü ve bağımsızlığı seviyor.
Değişiklik ve macera dolu bir hayat arzu edenler meyve kokularını tercih ediyor. Aynı zamanda kurallara da karşı gelmeyi seviyor bu kişiler.
Çiçek kokusunu tercih eden kadılar için kendi değerleri, saygı, tarz, zarafet ve kültür ön planda.
Oryantal kokuları tercih edenler, hem kendilerini hem başkalarını şımartmayı seviyorlar. Romantik ve egzotik duygulardan asla vazgeçmiyorlar. Güven ve şefkat da onlar için büyük önem taşıyor.
Madem kokuların hayatımızda rolü bu kadar büyük, bunu nasıl avantaja çevirebiliriz ?
Size şunu önerebilirim; Daha önce hiç kullanmadığınız ve ilk defa denediğinizde sizde çağrışımlar uyandırmayan bir parfüm alın. Fakat bu parfümü hemen kullanmayın. İlk defa yaşayacağınız güzel, mutlu, keyifli anlara saklayın. Çok özel olduğunu düşündüğünüz bir anda, çok mutlu veya keyifli olduğunuz bir anda bu parfümü kullanın. Yüksek motivasyon ve mutlulukla deneyimlediğiniz bu güzel anlar bu parfümle eşlecektir. Bu tekniğe NLP’ de (Neuro Linguistic Programme) çapalama tekniği diyoruz. Dolayısıyla bu parfümü kullandığınız başka günlerde, kendiniz eşleştirdiğiniz gündeki gibi motive ve mutlu hissedeceksiniz.
Deneyin bakalım neler olacak.
Aşmak istediğiniz veya destek almak istediğiniz biz konu olursa ben daima yanınızda olmaya hazırım.



No comments: