Thursday 10 April 2014

Nefes Al :)

Başlığı görenler, “nasıl yani, zaten nefes alıyoruz, yoksa nasıl yaşarız ki :S” gibi şeyleri aklından geçirmiş olabilir. Burada bahsedeceğim konu doğru nefes alıp vermek J

Amaaannn, ne farkeder zaten nefes alıyoruz demeyin, çok şey farkediyor. Bi’ lokmacık bahsedeyim size.

İyi bir yaşam için vücudumuzun biyokimyasal fonksiyonunun sağlıklı olması gerek. Bunu da vücudumuzu temizleyerek ve besleyerek yapacağız. İyi ye, iyi yaşa kısmında nasıl besleyeceğimizden bahsetmiştim. Sıra temizlik kısmına geldi.


Sağlığın temeli, sağlıklı bir kan dolaşımıdır. Dolaşım sistemi, oksijen ve besinleri vücudun tüm hücrelerine taşıyan sistemdir. Bu da demek oluyor ki; sağlıklı bir dolaşım sistemine sahipseniz uzun ve sağlıklı yaşamınız olacak.  Peki bu sistemi sağlıklı yapan nedir ? NEFES J


Kan dolaşımı, hücrelere oksijen ve besin taşır. Arta kalanlar ise vücudumuzda kalır ve toksinleri oluşturur. Lenf sistemi ise bu toksin maddeleri, ölü hücreleri ve kan proteinlerini dışarı atar. Yani vücudun temizlik işini lenf sistemi yapıyor. Lenf sistemini harekete geçiren ise NEFES.

Hücrelerin oksijen miktarını kısıtlayan fazla sıvı ve toksik madde, lenf sistemi sayesinde dışarıya atıldığı için, hücrelerimizin sağlığı lenf sistemine bağlıdır. Ne kadar önemli olduğunu şu şekilde de farkedebiliriz. Lenf sistemi 24 saat çalışmazsa, hücrelerin etrafında oluşan sıvı fazlası ve kan proteinleri yüzünden insan ölür.

Kan dolaşımının pompası kalptir, lenf sisteminin ki ise kas hareketleri ve nefestir. Lenf sistemini doğru çalıştırmak için diyaframdan derin nefesler almak zorundayız. Evet, diyaframdan J Derin nefes, vakum gibi kan dolaşımı aracılığıyla lenfi çeker ve vücudun toksinleri yok etme hızını arttırır.


Bu kısım tamam da, diyafram nefesi ne ola ki ?

İnsanlar doğduklarında, doğru nefes alarak hayata merhaba derler. Yani diyafram nefesi kullanarak gözlemizi açarız hayata. Şöyle bir düşünün, minicik bir bebek bir ağlamasıyla bütün hastaneyi inletebilir. Bunun sebebi diyafram nefesidir. Sonra insanlar büyüdükçe korkular, heyecanlar bize diyafram nefesini unutturur. Korku anında nefesimizi tutarız örneğin. Heyecanlanınca kesik kesik hızlı nefesler alırız. Hayat şartları bize diyafram nefesini unutturur zamanla. Bunu tekrar hatırlayarak sağlığımıza katkıda bulunabiliriz. Sadece sağlık mı, ruhumuza da sağlık getiririz J


 Diyafram nefesi alırken dikkatimiz nefes alışımızda olduğu için an’ da kalırız. Ne geçmişin endişelerini ne de geleceğin endişelerini düşünürüz. An’ a odaklanır, an’ da olanları algılarız. Kafamız rahat olur.

İşte, size sistemi temizlemek için güzel bir egzersiz önerisi.

1 birim zamanda nefes alıyorsunuz, 4 birim zaman içinizde tutuyorsunuz ve 2 birim zamanda dışarı veriyorsunuz.

4 saniye nefes alıyorsanız,
16 saniye içinizde tutuyorsunuz
8 saniyede dışarı veriyorsunuz.

Bu biçimde nefes alıp vermemizin sebebi, lenf sistemi aracılığıyla toksinleri atmak. Kan ve lenf sistemini tam olarak oksijenlendirmek için nefesi 4 birim tutuyoruz. Sistemden toksinleri vakumlayıp atmak için karın bölgesinin en alt kısmında nefes almalısınız.

Günde en az 3 defa 10 kez bu şekilde nefes almayı deneyin. Nefes alışlar burundan verişler ağızdan olacak şekilde yapmalısınız. Bunu denediğinizde sağlığınızdaki gelişmeyi de göreceksiniz. İyi nefes almanın sağladığı faydayı sağlayacak hiçbir vitamin ilacı ya da yiyecek yoktur.

Nefes almanın uygun yollarından birisi de havayla alıştırma yapmak anlamına gelen aerobik yapmaktır. Koşmak güzel fakat streslidir. Yüzmek mükemmeldir. En iyi aerobiklerden biri trombolin yapmaktır J Tabii eğer bulabilirseniz J Çünkü vücuda en az stres yükleyen aktivitedir.

Haydi, başlayın bakalım nefes almaya J

Thursday 3 April 2014

İyi Ye, İyi Yaşa :)

Gücün ve mutluluğun temeli sağlıktır. Pekiii, nasıl sağlıklı olacağız ? Öncelikli olarak sağlıklı beslenerek tabii J

Bir yarış arabası düşünün, benzinle çalışan ve 500 hp motoru var. Siz ona benzin değil de farklı bir yakıt koyarsanız ne olur ? Patates. Yani çalışmaz ve işe yaramaz. Vücudumuzda böyle çalışıyor işte. Doğru yakıt, sağlıklı yaşam.

Vücudumuzun verimliliği ne kadar artarsa, hislerimiz ve parlak sonuçlar elde etmek için zekamızı kullanma şeklimiz de o oranda iyileşir.

Beslenme konusunda birbirine zıt ve insanı şaşırtan çok sayıda görüş var. Biz, niçin sorusunu araştırmaktan çok istediğimiz sonuçlar üzerinde duracağız. Bu nedenle canlı, sağlıklı kişilerin neler yaptıkları araştırılmış ve aynen uygulanarak başarılı sonuçlar alınmış. Uygulanan yöntem bir mücadele değil, bir yaşam şeklidir. Uzun süre denenmiş bu prensipleri, gelin beraber inceleyelim ve uygulayalım.

8 saat uyuduktan sonra yorgun argın ve zor uyanıyorsanız; kan dolaşımınız kirlidir, enerji düzeyiniz uygun değildir ve fiziksel ve zihinsel gücünüzün çok azını kullanıyorsunuz demektir. Fiziksel ve zihinsel yeteneklerinizi bütünüyle hareket geçirmek için bu prensipleri 10 ile 30 gün denemeye ne dersiniz ? Beğenirseniz devam edersiniz, beğenmezseniz de bırakırsınız.  Zorlama yok J

Size 5 temel prensip öneriyorum.

        1.       Su oranı yüksek yiyecekler tüketin.


Yeryüzünün % 70’ i, vücudumuzun ise % 80’ i sudur. Öyleyse tükettiğimiz yiyecekler neden sulu yiyecekler olmasın ?

 Sulu yiyecek ya da gıdalar taze meyve ve sebze ya da bunların taze olarak sıkılmış halleridir. Sağlıklı yaşam için yiyeceklerimizin % 70’ inin sulu yiyeceklerden olması gerekir.

Bazı kişiler, sistemi temizlemek için günde 8 – 12 bardak su içilmesini önerir. Oysa ki içeceğimiz su miktarını susuzluğumuz belirlemelidir. Susadıkça su içmeliyiz. 
Vücudumuzu su seliyle temizlemek yerine su oranı yüksek gıdalar tüketmeliyiz. Su oranı yüksek gıdaları meyveler, sebzeler ve filizler olmak üzere 3 gruba ayırabiliriz. Bunlar bize temizlenme, canlılık dahil bol miktarda su sağlayacaktır. Vücuda gereğinden fazla su verildiğinde kanın yoğunluğu artar, hücre ve dokular zehirli atıkları dışarı atamazlar. Su yerine su oranı yüksek gıdalar tüketelim ki vücudumuzu toksinlerden arındıralım. Susadığımızda su içmek yeterli miktardır bizim için.

Geçen hafta yediklerinizin bir listesini yapın ve % kaçının su oranının yüksek olduğuna bakın. Bu oran % 15’ in altındaysa tehlike çanları çalıyor demektir.

Unutmayın, hayatınızın kalitesi hücrelerinizin kalitesine bağlıdır.

          2.       Yemek listenizi uygun gıdalardan oluşturun.

Farklı tipte yiyecekler farklı tipte sindirici sıvılarla sindirilirler.  Örneğin, nişastalı yiyecekler (pirinç, ekmek, patates vs.) başlangıçta ağızda oluşan pityalin enzimiyle sindirilir. Bu enzimin alkalin ihtiva eder. Proteinli gıdalar (et, süt ürünler, çerezler vs.) hidroklorik asit ve pepsinle sindirilir ki bunlar asit içerir.

İki zıt karakterli madde, yani asit ve alkalin aynı ortamda çalışmazlar. Birbirlerinin etkilerini yok ederler. Proteinle birlikte nişasta yerseniz sindirim yavaşlar veya gerçekleşmez. Sindirilemeyen yiyecekler, mayalanır ve ayrışan bakteriler oluşarak sindirim bozukluğu ve gaz yaparlar. Yani Zeplin gibi ortalıkta dolaşmak zorunda kalırsınız J

Uyumsuz yiyecek bileşenleri, sindirim için enerjinizi çalar. Enerji kaybı da hastalıklara sebep olur. Fazla asit kanın kalınlaşmasına ve sistemin yavaş işlemesine sebep olarak vücudun oksijenini azaltır.
Bu gibi sorunları çözmenin en basit yolu yemekte tek yoğun gıda almaktır. Yoğun gıda nedir peki ? su oranı yüksek olmayan her gıda yoğun gıdadır. Örneğin patates ve eti birlikte yemeyin. Her ikisinden de vazgeçemiyorsanız, birini öğlen birini akşam yiyin. Etin yanına haşlanmış sebze yiyebilirsiniz mesela.
7 – 8 saat uyuyup da hala yorgun kalkıyorsanız, bilin ki, mide bütün gece mesai yapmıştır ve size gün içinde lazım olacak enerjiyi tüketmiştir.

Şunu da unutmamak lazım, yiyeceklerin yanında tükettiğiniz sıvılar, sindirici enzimleri sulandırarak sindirim sürecini uzatırlar.

Midenize ilk 50 yılda iyi bakın, gelecek 50 yıl o size bakacaktır ;)

          3.       Kontrollü tüketim yasası.

Siz de benim gibi, yemeği çok mu seviyorsunuz. Pekiiii, nasıl daha çok yiyeceğinizi bilmek ister misiniz ? Cevabı, az yiyin. Böylece çok yemek için zamanınız olur J

Biliyorum hoş değil ama yine de örnek vereceğim. Dr. Clive McCay, deney farelerinin yiyecek miktarını yarıya indirdi ve farelerin ömrü 2 kat arttı. Tamam, biliyorum, beslenme alışkanlıklarımız farklı ama göz ardı etmemek lazım J Şaka bir yana, az yiyin çok yaşayın. Daha çok yaşamak istiyorsanız su oranı yüksek yiyecekler yiyin.

          4.       Meyveleri doğru yiyin.

Meyveler, vücudumuz için çok yararlı ve sindirimi kolay besinlerdir. İçlerindeki meyve şekeri kolayca glikoza dönüşür ve çoğu da % 90 – 95 oranında su içerir. Beyin sadece glikozla çalıştığı için meyve hayatımızda çok kritik bir yerdedir J



Bir çoğumuz meyveyi yanlış zamanlarda yediğimiz için bu nimetten düzgün faydalanamıyoruz. Meyve mutlaka aç karnına yenmelidir. Sebebi, meyvenin midede değil de ince bağırsakta sindiriliyor olması. Siz önce yemek yiyerek yolu tıkarsanız meyve ince bağırsağa ulaşamaz ve midede mayalanarak sizi Zeplin’ e dönüştürür J


Meyve yendikten bir kaç dakika sonra ince bağırsaklara geçer ve şekerini orada bırakır. Bu işlemi daha basite indirgemek için yiyecekleri iyi çiğnemeniz de çok önemli ;)

Kalp hastalıkları için en uygun gıda taze meyvedir. Meyvelerde bulunan bioflavinoid, kanın kalınlaşmasını ve damarların tıkanmasını önler. Aynı zamanda kılcal damarları da güçlendirir.
Şimdi size 10 numara 5 yıldız bir öneri J Kahvaltıda sindirimi kolay ve hemen enerji verecek, meyve şekeri içeren, vücudu temizleyecek gıdalar yiyin. Uzun lafın kısası, kahvaltıda taze meyve veya taze sıkılmış meyve suyu için. Bunu bir deneyin o zaman farkı hissedeceksiniz ;)

      5.     Az protein tüketin.

Kişi proteine en çok ne zaman ihtiyaç duyar ? En çok bebekken proteine ihtiyacımız var J Doğum esnasında anne sütünde % 2,38 oranında protein bulunur, 6 ay sonra bu oran % 1,4’ e düşer. 

Enerji için ne kadar proteine ihtiyacımız var ? Enerji için önce meyve şekeri kullanılır. Bu da meyve, sebze ve filizlerden elde edilir. Sonra nişasta sonra da yağlardan enerji sağlanır. Enerji için en son kullanılan şey, proteindir.

Pekiiii, proteinin dayanıklılık sağladığı fikri nereden geliyor ? Fazla protein vücutta fazla nitrojen oluşmasına, fazla nitrojen de yorgunluğa sebep olur.  Ayrıca proteinin fazlası osteoporosisle sürekli ilişkiye geçer ki, bu da kemiklerin yumuşamasına ve zayıflamasına sebep olur. En güçlü kemikler, et yemeyen kişilerde bulunur.

Protein deposu olan et, yüksek oranda ürik asit içerir. Ortalama bir et parçasında 14 ürük asit bulunur. Fakat vücut, günde ortalama 8 ürik asiti etkisiz hale getirebilir. Geri kalan ürik asit zamanla gut hastalığı ve mesanede taş olarak bize geri döner. Ete tadını veren ürik asittir.

Et yemeyin demiyorum ama et yemezseniz daha sağlıklı ve mutlu olabilirsiniz. İşte ünlü et yemeyenler J Pisagor, Sokrates, aristo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Voltaire, Thomas Edison; Mahatma Gandhi. Modellemek için iyi bir grup ;)

Peki, ya süt ? Sütün ana proteini kazeindir. Bu kazeine de insanın ihtiyacı yoktur. Bu proteini sindirmek oldukça güçtür ve kana karışarak dokuları rahatsız ederler, bu da zamanla alerjiye karşı hassaslık yaratır. Eninde sonunda karaciğer sindirilmiş inek proteinlerini dışarı atmak zorunda kalacak ki bu da vücudun boşaltma sistemi için ekstra yük demek.

Şöyle düşünün inek sütünün içindeki güçlü büyüme hormanları kimin için, buzaklar için. Doğumda 45 kilo olan buzak olgunlaşınca 500 kilo olur. İnsan ise 3,5 kilo doğar ve 21 yıl içerisinde ortalama 80 kilo olur. Arada ki farkı siz düşünün J İnsan sütünde ise laktalbumin bulunur ve kolayca sindirilir.
Kalsiyum ihtiyacı için süt yerine bol bol yeşil sebze, susam yağı, fındık ve fıstık yiyebilirsiniz. Ayrıca da fazla kalsiyum böbreklerde birikir ve burada taş oluşumuna sebep olur.

Sütün temel etkisi nedir ? Süt balgam yapar. Bu da ince barsağı sertleştirir ve buradaki her şeye yapışan tıkaç görevi yapar.

Süt bunu yapıyorsa, peyniri siz düşünün L Yoğurt, dondurma, keza öyle L

Dondurma için alternatif tarifimiz var hiç olmazsa. Muzu rendeleyip buzlukta donduruyoruz ve dondurma niyetine yiyebiliyoruz. Diğer meyveleri de aynı şekilde tüketebiliriz.

Durum vaziyet böyle.

Karar sizin ;)